Birbirine çok uzak renkler seçiyoruz
Alışverişlerimiz sırasında bir parçayı beğendiğimizde tüm dünya bir anda o parçanın etrafında dönmeye başlıyor değil mi? Onu o kadar beğeniyoruz, rengi dokusu, desenleri o kadar hoşumuza gidiyor ki onu ne ile kombinleyeceğimizi bile düşünmeden alma işine girişiyoruz. İşte bu alışkanlık, bizim dolaplarımızın sürdürülebilirliğinin baş düşmanı. Dolabınızda belli bir renk skalası yoksa, kıyafetleri birbiriyle uyumlandırmak çok daha güç olacaktır. Renkli giyinmek her zaman güzeldir, ancak burada bahsettiğimiz o renkleri bile ölçüsüzce ve tartıp biçmeden dolaba dahil etmek. Sevdiğiniz ve size yakıştığını düşündüğünüz renklerin ailelerinden renkler seçmeye çalışın.
Üzerine çok düşünmüyoruz
İçgüdüsel yapılan alışverişlerin alameti diyebiliriz bu durum için. İsteriz ve alırız. Hepimizin hayatında, alışveriş yaparken 'bak bunu alırsam şu şu ve şu kıyafetimle harika olur, şununla da giyerim ben bunu' diyen cıvıl cıvıl bir arkadaş vardır. İşte o arkadaşı, alışverişlerimizde daha yakınımızda tutmamız gerekiyor, ya da ondan bir şeyler öğrenmemiz. Çünkü bir kıyafeti alırken üzerine düşünmemiz onu nasıl kullanacağımızı daha o anda bilmemiz gerekiyor. Öteki türlü, o parça da yalnızca dolaptan gönderilmesi gereken parçalardan birisi haline gelecek.
Sık ve çok alışveriş yapıyoruz
Sürekli bir şeyler satın aldığımızda dolabımızı kalabalıklaştırmış oluruz. Bu da seçeneklerimizin sistematik olarak artması anlamına geliyor. Peki, iki etek arasında seçim yaparken mi daha çok zorlanırsınız yoksa on etek arasında seçim yaparken mi? Ve bu zorluğu giyeceğiniz her parça için yaşadığınızı da hesaba katın.
Giyin-çık şansımızı kendi elimizle yok etmiş oluyoruz. Giyecek bir şeyler seçmemiz ve bunu tamamen içimize sindirmemiz neredeyse saatlerimizi alıyor. Hatta kötü haber şu ki, fazla seçenek arasından giyecek seçtiğimizde çoğunlukla içimize sinmesi imkansız oluyor çünkü aklımız daima elediğimiz parçalarda kalıyor. Bunun için yapılabilecek en verimli öneri ise, dolaba yeni kıyafet dahil edildiği ölçüde eski parçalardan dolap dışına transfer yapılması.
Eğer kıyamadığınız, birilerine vermekten kaçındığınız bir kıyafetse o, bir süreliğine, belki yalnızca o mevsim için ortadan kaldırabilir ve ertesi sene dolabınıza onu yeni bir parçaymış gibi tekrar dahil edebilirsiniz. Bu şekilde, dolabınız içinde hem sağlıklı hem de sürdürülebilir bir düzen oluşturmuş olursunuz, üstelik hiçbir kıyafetinizden kurtulmak zorunda da kalmadan yaparsınız bunu.
Bir giydiğimizi bir daha giymek istemiyoruz
Aynı kıyafetle sürekli görülmek bizi rahatsız ediyorsa da, sürekli yeni seçenekler arıyor gözümüz. Ve dolabın büyük kısmını zaten daha önce giymiş olduğumuz için, onlar bizim için seçenek olmaktan çıkıyor. Bir anda 'gerçekten de giyecek hiçbir şeyim yok' ruh haline bürünüyoruz.
Burada yapılması gereken, kıyafetin satın alınırken bir kere giyilip sonra denklem dışı bırakılacak bir şey olmadığını kabul edilmesi. Çünkü bir kere giyip sonra kenara atmak için ödenmiyor onca para. Mümkün olduğunca kaliteli ve fonksiyonel kıyafetler seçilirse, tekrar tekrar giyilmek istenecektir. Ama öncelikle kıyafetin tek kullanımlık olmadığı düşüncesini oturtmak gerek.
Aslında çok kilit olan parçalara sahip değiliz
Öyle parçalar var ki, onlar olmadığında dolabınızın size giyecek bir şeyiniz yokmuş gibi hissettirmesi inanın çok doğal. Bu parçalar, beyaz, siyah, bej ve kahve renklerinde tişört/gömlek/kazaklardan ve kot pantolonlardan oluşur. Bir dolapta bu renklerde basic parçalar olmadığında dolap gerçekten de eksiktir ve kurtarıcı parçalardan mahrumdur. Bunlar dolaba dahil edildiğinde, her gün aynı şeyleri giydiğinizde bile şık ve tamamlanmış hissedersiniz ve hazırlanma süreniz en az yarı yarıya aşağı düşer.
Anlayacağınız, aslında giyecek hiçbir şeyimiz yok değil, giyecek çok şeyimiz var ve hiçbiri bilinçli şekilde bir araya getirilmedi. Dolabı sürekli kontrol edip, ihtiyacı olmayanları denklemden çıkarır ve ihtiyacı olanları eklersek bu sorundan kalıcı olarak kurtulmuş oluruz.
AYSL BUTİK